Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi)

08.03.2018 13:13 244 Görüntülenme

Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi) Nedir?

Sosyal kaygı bozukluğu diğer bir deyişle sosyal fobi, bireyin başkaları tarafından değerlendirilebileceği endişesini yaşadığı toplumsal ortamlarda, rezil olacağı, aşağılanacağı, utanç duyacağı veya gülünç duruma düşeceği konusunda belirgin ve sürekli bir korkusunun olmasıdır.

Sosyal fobisi olan bireyler sosyal ortamlarda veya performans gösterecekleri durumlarda diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirileceklerini düşünerek mantıksız bir korku yaşamaya başlarlar. Aslında kendilerini olumsuz değerlendiren bir başkası değil, kendileridir. Bu korku sebebi ile diğerleriyle etkileşimde bulunmalarını gerektiren sosyal ortamlardan, bir başkasının yanında bir eylemde bulunmaktan kaçınırlar.

Psikodinamik kuram sosyal kaygı bozukluğunu bağlanma kuramı ile açıklar. Bağlanma kuramına göre; temel bakım veren kişi ile olan erken yaşantılar, kişiler arası ilişki şemaları olarak içselleştirilir. Çünkü bebek temel bakım veren kişinin kendisine yakınlığı sayesinde, yaşamını sürdürmek için gerekli olan yetileri öğrenir. Sürekli ve doyum sağlayıcı ilişki tehlikelere karşı güven duygusunun gelişmesini sağlar. Bozuk bir ilişki de güven duygusunu zedeler ve anksiyete yatkınlığını arttırır.

Psikobiyolojik modele göre; doğuştan gelen savunmalar çok güçlü ise, güven duygusu çok zayıf ise, anne-baba aşırı disiplinli ise, anne-baba işbirliğine açık değilse kişilerde anksiyete ve sosyal kaygı bozukluğu gelişebilir.

Öğrenme kuramı sosyal fobiyi, yaşanılan kötü deneyimlerin sonucu olarak açıklar.

Bilişsel davranışçı kuram ise sosyal fobiyi, diğerlerinin gözünde küçük düşme korkusu yüzünden duyulan güvensizlik olarak açıklar. Kişiler, korktukları ortamlara girdiklerinde beceriksiz, güçsüz, yetersiz, beğenilmeyen ve sevilmeye layık olmayan biri olduğunu, mükemmel olması ve kaygılı olduğunu belli etmemesi gerektiğini düşünür ve bu düşüncenin kendilerini aşağılayıcı sonuçları olduğuna inanırlar.

Bu düşüncelerin sonucunda kişilerde, sosyal kaygı bozukluğunun; kızarma, titreme, çarpıntı, terleme, kekeleme, ses titremesi, boğaz kuruluğu, midede rahatsızlık, kaslarda gerginlik gibi fiziksel belirtileri ortaya çıkar.

Bu belirtiler şu ortamlarda görülür:

Toplum içinde telefonla görüşme

Küçük bir grup etkinliğinde yer alma

Toplum içinde yemek yeme

Toplum içinde bir şeyler içme

Yetkili biri ile konuşma

Dinleyiciler önünde konuşma, rol yapma

Partiye/ eğlenceye gitme

Başkaları tarafından izlenirken çalışma

Başkaları tarafından izlenirken yazma

Çok iyi tanımadığı biriyle telefonda görüşme

Çok iyi tanımadığı biriyle yüz yüze konuşma

Yabancılarla karşılaşma

Genel tuvaletleri kullanma

Birilerinin oturduğu odaya girme

İlgi odağı olma

Bir toplantıda hazırsızlık konuşma yapma

Yetenek, yeti veya bilgi testine tabi tutulma

İyi tanımadığı birine onaylanmadığını veya aynı düşüncede olmadığını ifade etme

Çok iyi tanımadığı birinin gözlerinin içine bakma

Önceden hazırlanmış bir raporu bir gruba sözel olarak sunma

Romantik veya cinsel ilişki amacıyla birini tavlamaya çalışma

Alınan bir malı parasını geri almak üzere iade etme

Parti / davet verme

Israrlı bir satıcıya karşı koyma

Sosyal Fobi Neden Olur?

Biyolojik Sebepler: Sosyal kaygı bozukluğu beyindeki serotonin miktarı ile ilgilidir. Serotonin sinir hücreleri arasındaki haberleşmeye yardımcıdır. Sosyal kaygı bozukluğu olan kişilerde bu bilgiler gerektiği gibi iletilemez ve bu da stresli durumlarda beynin vereceği tepkiyi değiştirebilir.

Psikolojik Sebepler: Utanç verici veya küçük düşürücü geçmiş bir deneyimin olması sosyal fobi gelişme olasılığını arttırır.

Çevresel Sebepler: Kişiler çevrelerindeki diğer sosyal kaygı bozukluğu olan kişileri gözlemleyerek bu rahatsızlığı kendilerinde geliştirebilirler.

Sosyal Fobi ve Tedavisi

Sosyal fobinin tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi kullanılabilir.

Psikoterapide amaç kişinin kendi davranışları ve diğerlerinin bu davranışları yargılama biçimlerine dair işlevsel olmayan inançlarını daha gerçekçi ve işlevsel olanlarla değiştirmektir.

Psikolog

Gonca BAĞLAR YILMAZ

 

Makale Hakkında Yorum Yap

Henüz hiç yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yapabilirsiniz.

Benzer Makaleler

İntihar Tek Çözüm Mü?

08.03.2018 13:23 398 Görüntülenme


İntihar Nedir? Psikolojik kriz, bireyin yaşamının aniden zorlu bir olay karşısında kesintiye uğramasıdır (Caplan,1964). Kişiler bu durumlarda, kendilerine özgü, olaylarla baş etme yöntemleri geliştirirler ve krizleri bu yöntemlerle atlatabilirler. Ancak bazı durumlarda bu yöntemler yetersiz kalabilir ve yaşanılan olay bireyi derinden etkileyebilir. Bu kendine yetememe durumu kişide umutsuzluk ve çaresizlik hissinin oluşmasına sebep olur. Bu hisle birlikte birey çektiği acılara son vermek için karşısına çıkan en çekici yöntem olan intiharı seçer. İntiharı bu denli çekici kılan en temel inanç da hissedilen yalnızlık, çaresizlik, ümitsizlik gibi duyguların ölümle birlikte sona ereceğidir. ...Devamı

Bilişsel Davranışçı Terapi Nasıl Fark Yaratır?

08.03.2018 13:18 313 Görüntülenme


Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir? Bilişsel davranışçı terapi etkili psikoterapi çeşitlerinden biridir. Kısa süreli, şimdiki zaman odaklı, sorunla ilgili doğru olmayan düşünce ve davranışı değiştirmeye yönelik bir terapidir. Bilişsel davranışçı terapi sadece o anki sorunu çözmeyi değil, danışanın günlük yaşantısında karşılaşabileceği sorunları çözmesine yardımcı özel teknikleri de öğretmeyi amaçlar. ...Devamı

Panik Bozukluk

08.03.2018 13:15 283 Görüntülenme


Panik Atak Nedir? Panik atak belirli rahatsızlıklarla birlikte görülen, beklenmedik bir anda ortaya çıkan, çarpıntı, kalp atışında hızlanma, terleme gibi bedensel belirtilerle birlikte delirme, kontrolünü kaybetme ve ölüm korkusunun da eşlik ettiği yoğun kaygı nöbetidir. Bu kaygı nöbeti kendisini nefes almakta güçlük, çarpıntı, titreme, baş dönmesi, boğuluyor gibi olma, bayılma hissi, vücudun farklı bölgelerinde uyuşma ve karıncalanma, soğuk veya sıcak basması gibi çeşitli fiziksel belirtilerle gösterir. Bu belirtilerin hepsi birden panik atak nöbeti yaşayan herkeste görülmez. Bu durumu yaşayan kişiler bulundukları ortamdan kaçmak veya uzaklaşmak üzere yoğun duygular yaşarlar. ...Devamı